TAHTERAVALLİ

2914 Views

Şu ana kadar yaşadıklarımın bana öğrettiklerinden en çok önem verdiğim “Yaşamında huzur ve istikrar istiyorsan  DENGE de durman gerektiği.”dir.

Zıtlıklar alemi olan dünyamızda her şey zıttı ile var oluyor. Yani kötü olmasa iyi,karanlık olmasa aydınlık,aç olmasa tok olmayacağı gibi. Yaşam bu zıtlıklar arasındaki gidip gelmelerle gerçekleşiyor. Bazen iyi ağır basıyor bazen kötü,bazen aydınlık bazen karanlık. Evren dengede ama biz insanoğlu devamlı gidip geliyoruz. İster özel hayatımızda,ister iş hayatımızda,ister yaşadığımız ülkede. Bu gidiş gelişler özel hayatımızda bizim bu zıtlığın neresine doğru kaydığımıza, ülkemizde ve dünyamızda ise çoğunluğun nereye doğru kaydığına bağlı.

Çocukken oyun parkındaki tahterevalli misali. Kim ağır gelirse o diğerini havada bırakırdı. Onun için yaşantımızda neye ağırlık verirsek o karşımıza çıkıyor.Bilgiyi,çalışmayı,sevgiyi mi besliyoruz yoksa cehaleti,tembelliği,öfkeyi mi besliyoruz. Hangisine ağırlık verirsek bizi o yönetmeye başlıyor. Unutmayalım ki başımıza gelen hiçbir şey sebepsiz değildir.

Benim bugün size bahsetmek istediğim zıtlık ise görünen ile görünmeyen.Madde ile ruh gibi. Değer ile simge. İçeriği ile görüntüsü de diyebiliriz.

Bu nereden mi aklıma geldi. Dün İstanbul’da sahil yolunda arabamla yol alırken,sanırım 7-8 senedir kullanılan çok büyük ebattaki Türk Bayrağımız gözüme ilişti iki gündür esen rüzgarında etkisiyle o kadar güzel dalgalanıyordu ki anlatamam. Daldım gittim kısa bir an için de olsa. Yüreğimden bir sevgi seli aktı coşkuyla karışık. Birkaç sene önce şu ana kadar kutlanmamış coşkuda, havai fişek gösterileri ile kutlanan Cumhuriyet bayramımız geldi aklıma. Birden içimdeki sevgi seli yerini beni boğacak zannettiğim bir hüzün seli ile yer değiştiriverdi. Bu görünen ile görünmeyen de tahterevallide inip çıkmaya başladı gözümün önünde şekil o kadar ağarlık kazanmış ki özü havada çırpınarak yardım bekliyordu sanki. Daha doğrusu özünü yok etmek isteyenler anlaşılmasın diye şekli abartmışlardı.

Senelerce nasıl aldatıldığımız geldi aklıma. Bir şeyin şekliyle oyalanırken o şeyi hep elimizden alıp götürüyorlardı. Atatürk ile bizi uyutanların Atatürk’ün heykeli, şiiri,marşı derken tüm ilkelerini unutturduğu,Allah ile aldatanların, namazdı, tesettürdü derken İslam ile uzaktan yakında alakası olmayan bir cehenneme bizi atmaları gibi.

İki şeyi yaşamalı ve yansıtmalıyız bilgi ve farkındalık. Yansıttığımız kadar ağırlık kazanacak olan özün, ülkemizde ve dünyamızda bizi aydınlığa taşıyacağından hiç kuşkumuz olmasın.

Bir benden ne çıkar deme. Her şey bir ile başlar ve o bir sensin. İçindeki tahterevallide öze ağırlık ver bırak şekil havada tepinsin. En azından dengede dur kımıldamadan…..

Sevgiyle kalın coşkuyla yaşayın..

Bihin Edige