NE YEMEĞİN,NE SİYASETİN, NE DİNİN TABLDOT OLANINI SEVMEDİM

4286 Views

Çok özel, itina ile, usta bir ahçı tarafından  hazırlanmış bir yemek asla tabldot listesine girmez, giremez. Çünkü o özel ve pahalıdır. O yemeği ancak güzel bir restoranda, güzel bir sunum eşliğinde yersiniz. Oysa daha ucuz servis edilecek yemekler vardır . Bir çorba, bir ana yemek, bir salata yanında ekmek, senin fikrin,zevkin sorulmadan verilir sana. O sırada canın ne istiyor, bedeninin ihtiyacı ne, düşündüğün bir şey var mıydı önemli değildir. Ama sınırlı bir paran varsa veya var da cimriysen yada bir şirkette çalışıyor ve verileni yemek zorundaysan mecburen yersin.

 

Aynen tabldot usulü siyasetçiler var bir de. Ne yapacağı, ne diyeceği, ne demeyeceği, hepsi,  partinin  bir bileni tarafından kendilerine dayatılır ve eğer partide bir yer kapmak istiyorsa onun dışına çıkamaz. Bu duruma, ya menfaatleri  icabı , ya halka belli etmedikleri gizli bir davaları icabı veya kafaları da pek çalışmadığı için, katlanırlar. Tabldot yemek gibidirler.

 

Oysa ideal siyasetçi , özgür düşüncesi, sorgulaması aklını ve vicdanını , bütünün hayrına (burada bütün vatandır)  işletmesiyle bir duruş sergiler ve bu duruşa uygun bir partide , kendi fikirlerini de ileterek ekip disiplinin de çalışır. Her konuda fikri aynı olmayabilir.

 

İnsanlığın tarihi milyonlarca yıl gerilere gider. Bu tarih boyunca insanlar bir amaç uğruna dünyaya gelmiş, amacın dışına çıktıklarında tufanlarla yok olmuş yeniden  dünya sahnesine çıkmış ve aynı amaç doğrultusunda yaşamaya başlamışlar. Amaç bir olabilmek, yaradanla BİR leşmek. Ruhun maddeyi dönüştürebilmesi. Bunun için çeşitli dinler gelmiş , yani bu yolda ki rehberler , bilgiler insanlara yol göstermek için, kendilerine bildirilmiş. Her bir kişinin bilinç boyutu farklı . Aynı dinde olsa da Allah’ı hissetmesi, duası, ibadeti kendine göre farklı olabilir ve bence en doğrusu da kendisinin hissettiğidir. Yeter ki içinde kötü niyet , maddeye yani dünyaya bağımlılık, başkalarını ötekileştirme olmasın.

Allahla beraberlik kimine namaz da, kimine meditasyonda, kimine doğada gezerken, evrene bakarken , nasip olur. Çünkü onun için ihtiyaç, nefsini yaratan zihninden , uzaklaşabilmek, içindeki sınırsızlığa,bütünlüğe  varabilmektir.

 

Ben bu yazımı bir hikaye ile bitireyim:

 

Rivayet bu ya hızır dünya üzerinde dolaşır, ihtiyacı olanlara yetişir yardım edermiş. Bir gün yolda yürürken bir tepenin üzerinden kendini aşağıya bırakan yuvarlana yuvarlana aşağıya inince geri çıkıp tekrar aynı şeyi yapan bir adama rastlamış.

Hızır yanına yaklaşmış ve ne yaptığını sormuş. Adam “İbadet ediyorum” demiş. Hızır da ibadet öyle olmaz . Namaz kılman lazım diye, nasıl abdest alınacağını, namazın nasıl kılınacağını anlatmış uzun uzun. Adam anladım diyince dönmüş arkasını yoluna devam etmeye başlamış. Önüne çıkan gölün üzerinden hiç batmadan yürüyecek kutsallığa sahipmiş ve gölün üzerinden yürüyerek giderken arkasından bir ses duymuş. “Bakar mısın efendi” diye bağırarak gölün üzerinde hiç batmadan koşarak geliyormuş deminki adam. Şaşırarak bakmış adama. “Ne oldu?” demiş.   “Önce ayakta mı duruyordum? Yatarak mı başlıyordum unuttum da “demiş. Adamın yüzüne sevgiyle bakan Hızır “Boş ver sen benim dediklerimi, bildiğini yapmaya devam et . Allah ile arana alma beni” demiş ve çekmiş gitmiş.

 

SEVGİYLE KALIN, COŞKUYLA YAŞAYIN

BİHİN EDİGE